Eskiden vatan haini muamelesi görürdü, şirketten ayrılanlar. Bizi sattılar, yüz üstü bıraktılar suçlamaları yapılırdı arkalarından. Neden ayrıldığı konusunda empati yapılmazdı. Büyük bir günah işlemişlerdi. Bu tepkiyi, uzun yıllara dayanan toplumsal önyargılar pompalıyordu.
Yasaklar gelirdi arkasından. “Kapıdan adımını atamaz, onunla iş yapmak yasak” fermanları dolaşırdı, kulaktan kulağa. Zamanla öfke söner ama geçmiş unutulmazdı. Çünkü önemli bir yanlış yapılmıştı. Geri dönüş yoktu bu karardan.
Derken yıllar geçti ve bugünlere geldik. Artık bazı şirketlerde bu tabunun yavaş yavaş yıkılmaya başladığını görüyoruz. İşten ayrılanlar belirli bir zaman sonra geçmişte çalıştığı şirkete geri dönebiliyorlar, hiçbir şey olmamış gibi. Ne bir sitem, ne bir ima.
Siz hala “geri dönüşe” sıcak bakamıyor musunuz? Bunun mümkün olamayacağını mı düşünüyorsunuz? O zaman gelin, bu önyargıyı aşmış şirketleri birlikte anlamaya çalışalım.
Gidenlere kapılarını açan şirketlerin, “geri dönüş izni verirken” dikkat ettikleri kriterlerin başında, “bizden nasıl ayrılmıştı” sorusuyla hafızalarını yoklamak geliyor. “İyi ayrılmıştı, gittikten sonra arkadan atıp tutmamıştı, bizimle ilgili ulu orta konuşmamıştı” sicili bu izni daha da perçinliyor. Terfide sıkışma, yöneticisiyle anlaşamama, işten doyumsuzluk gibi ayrılış nedenleri “geçerli görülen” nedenler arasına giriyor ki, “kabulü” kolaylaştırıyor.
Anlamlı geri dönüşler her iki tarafa da fayda sağlıyor.
Dışarıda geçen yıllar içinde elde edilen deneyimler, bir nevi içeride yapılamayan rotasyonu şirket dışında gerçekleştirmeye benziyor ki, çok daha “hazır bir çalışanı” organizasyona dahil etme olanağı sağlıyor.
Geri dönen çalışan şirketinin kültürünü ve çalışma ortamını özlemişse, sahiplenme ve kıymet bilme duygusu bir önceki döneme nazaran bir başka kuvvetli oluyor. Bir de bu duygusunu çevresine yansıttığında, adeta gönüllü bir iç pazarlamacı gibi, gitmeye niyetlenenlere “hele bir dur, biraz daha düşün” mesajını yayıyor.
Geri dönenleri bekleyen en büyük risk "gitti, başarısız oldu ve geri döndü” damgasını yemek. Bu damgadan kurtulmanın tek yolu, döndüğünde iyi niyetle daha çok çalışıp başarılı bir performansa ulaşmak.
Başka bir tuzakta dışarıda başarılar kazanıp geri döndükten sonra “ben gitmeden önce siz şöyleydiniz, şimdi ne olmuşsunuz” saptamasına takılıp eleştirel yaklaşmak ki, bu yaklaşım diğerleri tarafından “ne bu havalar” tepkisiyle karşılanıyor.
Tabii ki kurumsallaşma ve gelecek için, değerler ve politikalar çok önemli. Bununla birlikte de günümüzde “iyi bir çalışan” hiç de kolay yetişmiyor. Geçmişte kötü niyetle alınmamış bir karar için -ki bu pire oluyor- yok yere yorganı yakmaya ne gerek var, görüşündeyim.
Daha Fazla Daha Az