Ofise doğru yürürken açık kafelerin birinden bir şarkının ezgisi çalındı kulağıma. Uzun zamandır dinlemediğimi fark ettim şarkıyı. Ezbere bilinen halinden biraz daha farklı, daha sert, daha vurgulu, Haramiler Grubu’nun yorumuyla, Anadolu Rock tarzında taşıyordu notalar sokaklara.
Gün doğarken her sabah, bir kız geçer kapımdan, köşeyi dönüp kaybolur, başı önde yorgunca diyordu Haramiler. Gitar çalmaya heveslendiğim lise yıllarımda ilk öğrendiğim şarkılardan biriydi Fabrika Kızı. Başımda kavak yelleriyle majör, minör akorları öğrenmeye, parmaklarımı klavye üzerinde doğru perdelere denk getirmeye çalışırken pek de dikkat etmemiştim sözlerindeki derin manaya. Yıllar sonra bir fabrikada çalışmaya başladığımda anlam bulacaktı bu sözler.
Şarkının yaratıcısı, o yıllarda Cibali Tütün Fabrikası’nın yakınlarında oturan hem sözlerini yazan hem de bestesini yapan Bora Ayanoğlu; bu şarkı ile bir emekçinin hayatının zorluklarını anlatmak istediğini belirtiyor kendisiyle yapılan röportajlarda.
Fabrikada tütün sarar, sanki kendi içer gibi. Sararken de hayal kurar, bütün insanlar gibi diyordu Haramiler. 20 yıla yaklaşan iş hayatımın ardından şarkıyı dinledikçe pek çok farklı düşünce gelişiyor aklımda. Çalışan olmanın güçlüklerinin yanına insan olmanın getirdiği hayalleri eklemiş örneğin. Bu hayallerden de bahsediyor sonraki dörtlüklerde; bir evi, mutlu bir yuvası olsun istiyor Fabrika Kızı. İstemeyen var mı ki?
Bütün bu hayalleri, güçlükleri paylaşmak isteyip de etrafına baktığında ilk gördüğü kişi ya en yakın arkadaşı ya da ilk amiri oluyor çoğu zaman Fabrika Kızı’nın. Derdini, tasasını, hayallerini, olumlu olumsuz her düşüncesini paylaştığı, bazen yardım istediği bazen de sadece dinlesin istediği yöneticisi. Unvanı bazen usta bazen formen, ya da ekip lideri veya takım lideri oluyor yeni isimleriyle.
Hayallerinin birinde ekip lideri ben olsam diyor, daha güzel yapardım bu işi. Bazen çok kolay görünüyor ekip lideri olmak gözüne; ne olacak ki tezgahların, masaların arasında dolaşıp iş buyurmak herkese, ne var ki bunda? Ama çoğu zaman koşarken görüyor ekip liderini bir hatanın peşinde, bir arızanın içinde, ya da ekip üyesinin derdini paylaşırken sessiz bir köşede. En zoru da bu, belki de.
İnsan olunca işin içinde ne olacağı pek belli değil, kendinden biliyor en çok. Zaman zaman ne kadar çok ağrıttığını düşünüyor ekip liderinin başını, kendi derdi ya da işiyle ilgili. Sağ olsun hepsini sonuna kadar dinliyor ve tümüne sabırla çözüm buluyor teker teker; bir gizli kahraman gibi. Keşke herkes benim kadar kıymetini bilse diyor ekip liderimizin, astı da üstü de.
Vaz mı geçsem acaba, benim derdim bana yetiyor, henüz kahraman olmaya hazır değilim diye düşünüyor bir an… Hayır! Vazgeçmeyecek. Hazır olduğunu biliyor elini taşın altına koymaya. Ertesi gün konuşmaya karar veriyor şefiyle, ben de varım demeye. Saat kaç oldu, çaldı mı siren? Eh, bugünü de böyle bitirdik işte!
Gün batarken her akşam, bir kız geçer kapımdan. Köşeyi dönüp kaybolur, başı önde yorgunca diyordu Haramiler şarkının sonlarında. Şarkı bitene kadar bunlar geçiverdi aklımdan Fabrika Kızı’nı düşünürken. Kendi döneminde Osmanlı’nın en fazla kadın istihdam edilen işletmesi Cibali Tütün Fabrikası’ndan günümüze geldiğimizde nice Fabrika Kızı’nın istihdama katıldığını görmek, hele hele birer ekip lideri, birer takım lideri olarak liderlik eğitimlerine katıldıklarını görmek umut veriyor bana.
Vazgeçmeyen, kariyer basamaklarında yürüyen Fabrika Kız’larının artması dileğim ve fabrikaların gizli kahramanları ekip liderlerine selam ve saygılarımla.
Daha Fazla Daha Az