Siz de benim gibi sıkıldınız mı mutluluk edebiyatından? Sanki birileri karar vermiş hayattaki olumsuzları yok sayalım, ilan panolarında-dizilerde-sosyal paylaşımlarda MUTLULUK - HEP MUTLULUK - DAİMİ MUTLULUK - ÖMÜR BOYU MUTLULUK söylemleri yayalım.
Herkesin bir mutluluk arayışı var günümüzde, evet umuda ve iyimserliğe hiç olmadığı kadar dünyanın ihtiyacı var kabul ediyorum. Ama reklamlarda ‘böyle mutlu olursunuz’ dedikleri için, gezi acentaları ‘en mutlu olacağınız yer’ vaadinde bulunduğu için veya ‘olumlu düşün olumlu olsun’ matrasını günde 40 defa içimizden söylediğimiz için kimse gerçekten mutlu olmuyor, dünyada iyimserlik - umut artmıyor. Sadece Çoğunluk mutlu olmuş gibi yapıyor. Çünkü sosyal öğrenme ile Modern İnsan şartlanıyor ‘orada yemek yerse’,‘o markayı takarsa’,‘o evde yaşarsa‘ mutluyum deme hakkına sahip olabilirsin şablonu işleniyor. Ve sağ olsun ekonomik dünya düzeni bir de bunun üstüne cilayı çekiyor ‘Bir daha bu yaşa gelmeyeceksin, sen de en iyisini hak ediyorsun. Yeter ki iste, güç sende…’ taksitle, krediyle mutluluk vaadi dağıtıyorlar.
Halbuki sadece hayatın Doyum ve Haz tarafına odaklanan, her anı ‘ANLIK mutluluk oyunları’ ile dolduran nice kişi biraz da eğilim varsa Narsist kişilikler oluyor.. ‘Ben değil O yanlış’ söylemleri, estetik müdahaleler, kılık kıyafete düşkünlük, kendi hayran kitlesini yaratmak için sosyal medyada sürekli yayın yapmak, kendisini başkalarının yardımına adamış gibi gösterip popüler psikoloji sihirbazlıkları yapmak ne kadar çoğaldı değil mi?
Ama bu ‘balon hayat’ sonradan hayatın sorumlulukları tarafında fena tosluyor. Kredi borçları, estetikten bakılamayacak bir surat, boşa geçmiş yıllar, yanlış ilişkiler hatta evlilikler, gereksiz yüzlerce eşya-kıyafet…
Peki bu durumda bir önerim olabilir mi? Biliyorum içinizden …..’ eeee tüm bunları zaten ben de az çok düşünüyorum’ diyorsunuz değil mi?
Hiç lafı uzatmadan doğrudan söylüyorum ... Mutluluğun kendisini ödev halinden çıkarmalıyız.
Şimdi bir nefes alalım, bir daha … derin alalım yavaş yavaş verelim …
Mutlu olmak kadar mutsuz olmakta hakkımız değil mi? Mutlu olmak zorundayız baskısını uzun zamandır hissettiğimizi itiraf ederek başlayalım. Hatta kendimizi mutsuz hissedince hemen bir şey yapıp (en azından bir küçük parça çikolata… ) mutlu olmaya kaçıyoruz değil mi?. Ve kaçtıkça-kaçındıkça mutsuz olduğumuz her an daha derin etkiliyor ve sallıyor bizi. Halbuki mutluluğun yolu mutsuzluktan geçiyor. Mutsuzluğu bilirsek ve deneyimlemişsek yaşadığımız küçük bir mutluluk daha anlamlı daha bizim özelimiz olur.
İçsel dünyamızda her zıt duygunun birbirini tamamladığını unutmayalım. Gerçek şu ki; hangi duygudan kaçarsak onun esiri oluruz. Örneğin; mutluluğunuzu sağlığa bağladıysanız ufacık bir nezle, soğuk algınlığı sizi mutsuz eder. Kendimizi sadece mutluluğa kurduysak, karşı kutbu mutsuzluğu o kadar abartılı ve derin yaşarız.
O halde mutluluğumuz kadar mutsuzluğumuzu da sevelim. Mutsuzluğun ne olduğunu bilmeden mutlu olmanın kıymetini bilemeyiz.
Biz hayvan değiliz, bir bitki değiliz İnsanız … insan…
İnsanca güleceğiz, insanca ağlayacağız, mutsuz hissettiğimiz her şeyin bizi büyüttüğünü, mutsuz hissettiğimiz her anın nasıl mutlu olacağımıza dair bir öğreti içerdiğini bilip ‘Hayatta Esareti değil Cesareti seçelim’ Gerçek mutluluk için mutsuzluğa da cesaretimiz olsun…
Hadi siz de var mısınız ?
NOT, Bu konuda daha derinleşmek isteyenler için Wilhelm Schmid - Mutsuz Olmak/Bir yüreklendirme – İletişim yayınları 2014
Daha Fazla Daha Az